Son yıllarda uykusuzluğun beyin sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmaların artmasıyla birlikte, tıbbi otoriteler kronik uyku kaybının nörolojik yapılar için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor. Medical Park Ankara Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Bozkurt, özellikle 6 saatin altına düşen uyku düzeninin Alzheimer riskini 2 ila 3 kat artırdığını ifade ederek, uykunun yalnızca dinlenmek için değil, beynin en önemli koruyucu mekanizmalarından biri olduğunu vurguladı.
Uzman isim, derin uykuda devreye giren temizleme sisteminin yetersiz kaldığı durumlarda zararlı proteinlerin hızla biriktiğini ve bunun ilerleyen yıllarda geri dönüşü zor nörolojik tablolara yol açabileceğini aktardı.
Uykunun biyolojik açıdan aktif bir süreç olduğunu belirten Bozkurt, derin uyku evrelerinde glinfatik sistemin beyin atıklarını dışarı atmak üzere yoğun şekilde çalıştığını söyledi. Bu aşamada amiloid-beta ve tau gibi toksik maddelerin uzaklaştırıldığını ve sinir hücrelerinin kendini yenilediğini ifade eden Bozkurt, uykusuzluğun bu işlevi büyük ölçüde aksattığını dile getirdi. Yetersiz uykunun beyin iltihabını artırdığı, ödem oluşumuna yol açtığı ve nöroplastisiteyi azaltarak beynin onarım kapasitesini düşürdüğü bildirildi.
Tehlike Göründüğünden Daha Büyük
Uzmanlara göre kronik uykusuzluk; öğrenme, hafıza ve karar verme süreçlerini yöneten bölgeler üzerinde belirgin bir baskı oluşturuyor. Prefrontal korteks ve hipokampusun etkilenmesiyle birlikte bilişsel fonksiyonlarda zayıflama görülebiliyor. Uykuda solunumun durduğu uyku apnesi olan kişilerde ise risk çok daha yüksek. Her apne atağında kandaki oksijen seviyelerinin düşmesi kafa içi basıncını artırıyor ve inme ihtimalinin 3 ila 6 kat yükseldiği belirtiliyor. CPAP tedavisinin bu tehlikeyi yüzde 70–80 oranında azalttığı açıklanırken, tedavi edilmeyen apne vakalarının ani kalp ritmi bozukluklarına yol açabileceği ifade ediliyor.
Uyku apnesine bağlı komplikasyonların yalnızca uyku düzeniyle sınırlı olmadığı, gündüz aşırı uykululuk, iş kazaları, dikkat kaybı, davranış bozuklukları ve depresif duygu durum gibi geniş bir yelpazede kendini gösterdiği belirtildi. Çocuk ve ergenlerde okul başarısının düşmesi, yetişkinlerde ise sosyal ve profesyonel yaşamda ciddi performans kayıpları görülebiliyor. Ayrıca yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, metabolik sendrom, tip 2 diyabet ve karaciğer fonksiyon bozukluklarının da uyku apnesiyle ilişkilendirildiği raporlandı. Büyük operasyonlar sırasında anestezi riskinin artması da uzmanların dikkat çektiği bir diğer önemli başlık olarak öne çıkıyor.
Yeni Bulgular Açıklandı
Merkezi ve tıkayıcı uyku apnesi yaşayan bireylerde hipoksi ataklarının tekrarlaması, kalp ritim bozukluklarının seyrini ağırlaştırabiliyor. Kan oksijenindeki her ani düşüşün kalp üzerinde baskı yarattığı ve prognozu olumsuz etkilediği bildirildi. Bu durumun zamanla ani kardiyak olay riskini artırdığı ifade ediliyor. Horlama ve düzensiz solunum nedeniyle partnerlerin de uyku düzeninin bozulduğu, bunun aile içi uyku sorunlarını tetiklediği aktarıldı.
Uzmanlar, uykunun beynin kendini temizleme ve koruma sistemi olduğunu vurgulayarak, düzenli ve kesintisiz uyku olmadan sinir dokusunun sağlıklı şekilde çalışmasının mümkün olmadığını belirtiyor.















