İstihdam piyasasında yaşanan dalgalanmalar, özellikle son yıllarda ekonomik belirsizliklerin gölgesinde daha görünür hale gelirken, gelir güvencesini kaybeden çalışanların en önemli dayanak noktalarından biri olan işsizlik sigortası sistemi yeniden gündemin merkezine oturdu.
Mevzuatta belirlenen prim koşulları, ödeme üst sınırları ve hak ediş şartları birçok çalışan tarafından mercek altına alınırken; geçici gelir desteği olarak tanımlanan bu mekanizmanın nasıl işlediği ve kimlerin yararlanabileceği soruları tekrar kamuoyunun odağına yerleşti.
Sistemin temel omurgasını oluşturan prim gün sayısı, hem ödeneğin süresini hem de alınacak miktarı doğrudan belirleyen en kritik unsur olarak öne çıkıyor. Son yıllarda fonun mali yapısına ilişkin paylaşılan rakamlar da kapsamlı kaynak birikimiyle dikkat çekiyor.
Ödenek Süresini Belirleyen Prim Sistemi
Son üç yıl içerisinde ödenen prim gün sayısı, çalışanların işsizlik maaşından hangi süreyle yararlanacağını kesin olarak tayin ediyor. Buna göre; 600 gün prim ödemiş olan bir sigortalı 6 ay, 900 gün prim biriktiren 8 ay, 1.080 güne ulaşan ise tam 10 ay boyunca devletten ödeme alabiliyor. Vatandaşların cebine girecek tutar ise son dört aylık prime esas kazancın ortalaması üzerinden hesaplanıyor.
Günlük brüt kazancın yüzde 40’ı esas alınarak yapılan hesaplama, tavan sınırlaması nedeniyle belirli bir düzeyin üzerine çıkamıyor. Mevcut uygulamada ödenek miktarı, aylık brüt asgari ücretin yüzde 80’i olan üst sınırı aşamıyor. Bu çerçevede brüt geliri yüksek olan çalışanların da ödeneği, sınırlama nedeniyle belirlenen tavan ücrette sabitleniyor.
Sistemin en kritik noktalarından biri ise işten çıkış şekli. Mevzuata göre, çalışan kendi isteğiyle işten ayrılmışsa işsizlik ödeneğinden faydalanamıyor. Kişinin primi ne kadar yüksek olursa olsun, hak kazanabilmesi için iş akdinin kendi iradesi dışında sonlandırılmış olması gerekiyor. Aynı durum emekliler için de geçerli. Emekli aylığı almaya devam ettiği halde tekrar bir iş yerinde hizmet akdiyle çalışan vatandaşlar, kendi istekleri dışında çıkarılsalar bile bu ödenekten yararlanamıyor.
Fonun Dev Bilançosu ve Ödemelerin Dağılımı
İşsizlik Sigortası Fonu’nun mali yapısı, Kasım 2025 itibarıyla önemli bir eşiği aştı. Toplam varlığın 560 milyar TL seviyesini geçmesi, fonun uzun yıllar boyunca oluşturduğu kaynağın büyüklüğünü ortaya koyuyor. Fon portföyünde en yüksek ağırlığı devlet tahvilleri oluştururken, mevduat ve Takasbank Para Piyasası gibi araçlar da değerlendirilen diğer kalemler arasında yer alıyor.
Mart 2002’den 1 Ekim 2025’e kadar sisteme başvuran 22 milyonun üzerindeki kişinin yaklaşık yarısı işsizlik ödeneği almaya hak kazandı. Bugüne kadar hak sahiplerine yapılan toplam ödeme 154 milyar TL’yi aşmış durumda. Örneğin yalnızca Eylül 2025 döneminde, önceki aylardan devreden dosyalarla birlikte 485 bini aşkın kişiye milyarlarca liralık ödeme gerçekleştirildi.
Fon harcamalarının dağılımında ise en büyük pay doğrudan işsizlere ve iş gücü piyasasına yönelik desteklere ayrılmış durumda. İstihdam teşvikleri önemli bir yer tutarken, yönetim ve hizmet giderlerinin toplam içindeki payı düşük seviyelerde seyrediyor.
Meclise sunulan yeni teklif ise 2026 yılında emek yoğun sektörlerde istihdamı korumayı amaçlıyor. Tekstil, hazır giyim, deri ve mobilya gibi alanlarda faaliyet gösteren işletmelere fon kaynağından 48 milyar TL’lik desteğin yeniden sağlanması hedefleniyor.



















