Parkinson hastalığı üzerine yürütülen çok sayıda araştırma, uzun zamandır bağırsak ile beyin arasındaki iletişimin hastalığın ilk kıvılcımlarını oluşturabileceğini işaret ediyordu. Son yayımlanan kapsamlı bir çalışma ise bu ihtimali güçlü verilerle destekliyor. Bilim insanları, bağırsak mikrobiyotasındaki belirli bozulmaların, hastalığın yaygın olarak görülen belirtileri ortaya çıkmadan yıllar önce şekillenmeye başladığını tespit etti.
Bu değişimlerin özellikle riboflavin (B2 vitamini) ve biotin (B7 vitamini) sentezinde gözlenen eksikliklerle çakışması, tedavi seçeneklerine yepyeni bir kapı aralıyor. Parkinson’un dünya çapında milyonlarca kişiyi etkilediği düşünüldüğünde, bu bulgular hastalığın erken dönemlerine ışık tutan önemli bir gelişme niteliği taşıyor.
Bağırsaklardaki Mikrobiyal Değişim
Japonya’daki Nagoya Üniversitesi’nden araştırmacılar, Parkinson tanısı alan bireylerden ve sağlıklı kontrol grubundan alınan dışkı örneklerini detaylı şekilde inceleyerek, farklı ülkelerdeki verilerle birlikte analiz etti. Sonuçlarda, her ülkede farklı bakteri toplulukları öne çıksa da ortak noktanın B vitamini üretim yollarındaki bozulma olduğu görüldü. Riboflavin ve biotin seviyelerindeki düşüşün, bağırsaklarda kısa zincirli yağ asitleri ve poliamin adı verilen önemli moleküllerin azalmasına neden olduğu belirlendi.
Bu moleküller, sindirim kanalını dış etkilerden koruyan mukus tabakasının sağlıklı kalmasında kritik rol oynuyor. Koruyucu tabaka inceldiğinde bağırsak geçirgenliği artıyor ve zararlı maddelerin sinir sistemine daha kolay ulaşabileceği bir ortam oluşuyor. Bu durum, araştırmacılara göre Parkinson’da sıkça gözlemlenen sinir sistemi hasarıyla bağlantılı olabilir.
Toksik Maddelerle Bağlantı
Bağırsaktaki savunma tabakasının zayıflaması, günlük hayatta sıklıkla maruz kalınan temizlik ürünleri, pestisitler ve çeşitli kimyasal kalıntılar gibi toksinlere karşı vücudu daha kırılgan hale getiriyor. Bu tür maddelerin, dopamin üreten sinir hücrelerinde biriken zararlı protein oluşumlarını tetiklediği biliniyor. Zaman içinde bu süreç, Parkinson’un ilerleyen dönemlerinde görülen motor bozuklukların ve bilişsel sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor.
Araştırmacıların dikkat çektiği bir diğer veri ise geçmişte yapılan bir çalışmada, yüksek riboflavin desteği alan hastalarda belirgin iyileşmeler gözlemlenmiş olması. Yeni bulgular, belirli vitamin eksikliklerinin giderilmesinin bazı hasar süreçlerini yavaşlatabileceğine işaret ediyor.
Bağırsak Sağlığının Değişken Yapısı
İnsan mikrobiyotası sabit bir yapı değil; beslenme, yaş, ilaç kullanımı ve uyku düzeni gibi faktörlerle sürekli değişiyor. Son araştırmalar, metan üreten bakteri türlerinin aynı besinden daha fazla enerji çıkarabildiğini gösterirken, bazı bakteri türlerinin PFAS adı verilen kalıcı kimyasalları emerek bünyesinde depolayabildiği de ortaya kondu. Bu durum, bağırsak bakterilerinin yalnızca sindirim değil, çevresel toksinlere karşı koruyucu rol üstlenebildiğini de gösteriyor.
Bu yıl yayımlanan başka bir çalışma ise uyku bozukluklarının en azından bir bölümünün bağırsak bakterilerinin dengesizliğinden kaynaklanabileceğini ortaya koydu. Bu sonuçlar, sindirim sistemi ile sinir sistemi arasındaki çift yönlü ilişkinin ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.
Kişiye Özel Tedavi Kapısı Açılıyor mu?
Uzmanlara göre Parkinson, birbirine zincirlenmiş pek çok biyolojik süreçten oluşan karmaşık bir tabloya sahip. Bu nedenle her hastanın aynı sebeple hastalığa yakalanmadığı düşünülüyor. Bilim insanları, gelecekte bağırsak mikrobiyotasının analiz edilmesiyle kişiye özel eksikliklerin tespit edilmesinin ve riboflavin–biotin ağırlıklı takviyelerin hedefe yönelik uygulanmasının mümkün olabileceğini belirtiyor. Bu yaklaşımın, hastalığın ilerleyişini yavaşlatabilecek potansiyel bir destek tedavi yöntemi olabileceği ifade ediliyor.
Bu çalışma, npj Parkinson’s Disease dergisinde yayımlandı.




















