Konut kiralamalarında son yıllarda artan gerginlikler, ev sahipleri ile kiracılar arasındaki ilişkileri köklü biçimde değiştirdi. Kira tespit davalarının çoğalması, tahliye süreçlerinin zorlaşması ve ödeme aksaklıklarına yönelik endişeler, birçok ev sahibini daha en baştan güvence arayışına yöneltti.
Eskiden yalnızca depozito, peşin kira ve komisyon gibi standart talepler konuşulurken, bugün kiralama aşamasında istenen belgeler kapsamlı bir listeye dönüştü. Findeks raporu, kefil, sabıka kaydı, banka hesap dökümleri ve tahliye taahhütnameleri artık pek çok ev sahibinin olmazsa olmazı haline gelirken, bunlara son dönemde hızla yayılan yeni bir uygulama daha eklendi: Senet şartı. Bazı ilanlarda her ay için ayrı senet talep edilirken, kimi ev sahiplerinin evdeki eşyalar için yüksek tutarlı senet imzalattığı da görülüyor. Tüm bu gelişmeler, uygulamanın hukuki yönü ve yaratabileceği riskler konusunda uzmanları açıklama yapmaya zorladı.
Senet Şartı Neden Arttı?
Kira ilişkisinde tarafların yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde yaşanan sorunlar, senet talebinin görünenden daha hızlı yayılmasına neden oldu. Gayrimenkul hukuku üzerine çalışan uzmanlara göre, ev sahiplerinin kira gelirini güvence altına alma isteği bu tercihte belirleyici unsur. Bir yıllık sözleşme yapan bazı mal sahiplerinin 12 adet senedi önceden imzalatmayı istemesi, hukuken mümkün olmakla birlikte belirli koşullara bağlı.
Uzmanlar, kira sözleşmesinde yer almayan hiçbir senedin imzalanmaması gerektiğini vurguluyor. Senetlerin ciro edilebilir niteliği nedeniyle, sözleşmeye yazılmayan bir belgenin kiracıyı hem kira borcu hem de senet borcu ile karşı karşıya bırakabileceği ifade ediliyor. Eğer senetler sözleşmede açıkça belirtilmişse, düzenleme yeri, tarihi, tutarı ve düzenlenme amacı metin içinde net şekilde yer almalı. Aksi durumda senedin üçüncü kişilere devredilmesi halinde kiracı ciddi bir hukuki süreçle karşılaşabiliyor.
Bu noktada bir başka kritik detay, depozito için talep edilen senetlerin sınırları. Türk Borçlar Kanunu’na göre kiracıdan istenebilecek güvence bedeli üç aylık kira tutarını aşamaz. Bu nedenle, fahiş depozito adı altında yüksek bedelli senet istenmesi geçersiz sayılıyor.
Demirbaşlar, evdeki eşyalar veya başka herhangi bir gerekçe için senet talep edilmesi de yasal dayanak taşımıyor. Buna karşın bazı ev sahiplerinin yıllık kira bedelini düşük gösterip, kalan tutar için ayrıca senet düzenlettiği görülüyor. Bu yöntemle vergi yükünü azaltmayı hedefleyen mal sahipleri ve bu uygulamayı kabul eden kiracılar ise son dönemde sıkılaşan mali denetimler nedeniyle cezai yaptırımlarla karşılaşma riski taşıyor.
Uzmanlardan Net Uyarılar
Hukukçular, kiracıların özellikle sözleşmeye eklenmemiş senetleri kesinlikle imzalamaması gerektiğini belirtiyor. Böyle bir durum fark edilirse senedin iptali talep edilmeli ya da sözleşmeye ek bir protokol düzenlenmesi istenmeli. Ev sahibi bu talebi kabul etmezse, kiracının “borçlu olmadığının tespiti” davası açma hakkı bulunuyor. Kiralamanın ilerleyen dönemlerinde doğabilecek sorunlar nedeniyle, her senedin niteliği ve kullanım amacı sözleşmede açıkça belirtilmeli.
Sektör temsilcilerinden gelen bilgiler de tabloyu destekliyor. Bazı ev sahiplerinin çifte güvence sağlama amacıyla senet talep ettiği, ancak kötü niyetli kullanımda kiracının ciddi mağduriyet yaşayabileceği aktarılıyor. Senetlerin geri alınamaması, eve erken çıkışlarda yaşanan sorunlar ve borcun üçüncü kişilere geçmesi, uygulamanın en kritik riskleri arasında yer alıyor. Gayrimenkul uzmanları, sözleşmenin zaten tarafların karşılıklı güvencesi olduğunu hatırlatarak, senet talebinin kiralama sürecinde daha büyük sorunlara yol açabileceğine dikkat çekiyor.















